Momentan sind 18 Einträge auf 2 Seiten vorhanden. Dieses ist die Seite 1 von 2 mit den Einträgen 2 bis 11.
<
1 2 >
UGURLU Ali RIZA schrieb am 13.02.2013 um 15:17: |
Hz.Hızır Ve Tanımı |
|
|
Hz. HIZIR Haftası Ve Anlamı
Hızır Aleyisselam Abu hayat (Ölümsüzlük Suyu ) içerek ölümsüzlüğe ermiş diye inanılır
Kendisine Tanrı tarafından batın bilgisi (Ledün İlmi - Hakikat ilmi - Gerçek ilmi) verilmiş diye anlatılır. Dar zamanlarda imdada yetiştiğine inanılır ve bir peygamber ermiş kişi olarak anlatılır... Ölümsüzlüğü ile ilgili bilgi bulunmamakla, halk inanışlarına göre, Hızır İSRAFİL ölüm meleği ile görüştükten sonra yer yüzünde Allahın dinini koruyup kollamak için ölümsüzlüğe ulaşır diye anlatılır...
-Yahudi Süryani kaynaklara göre; Peygamberliğinden bahsedilen (İskender Zülkarney) insana ebedi hayat veren bir çeşme olduğunu alimlerinden öğrenir ve inanır. Bunu aramak için askerleriyle yola çıkar, yolda başına gelen doğal olaylar nedeniyle askerlerini kaybeder, yanında yalnız aşçısı olduğu söylenen HIZIR kalır. Karınlarını doyurup biraz istirahat etmek için bir çeşme kenarında konaklarlar, aşçısı beraberinde getirdikleri yiyecekleri hazırlamak için çeşmenin başına gider, orada olan tuzlu balığı yıkamak için suya uzattığında balık suya değer değmez canlanır ve suya atlar, atlar atlamaz da kaybolur. Aşçı bu suyun aranan su olduğunu inanır ve bir miktar da içer gelir
Zülkarney e anlatır. Zülkarney de aynı çeşmeden içmek ister ve kalktığında çeşmeyi yerinde göremez
-İslami kaynaklarda ki Mevcut metinler Şöyle söyler; Zulkarney halasının oğlu olan Hızır la, ebedi hayat veren, insan üstü güç kazandıran bu çeşmeyi birlikte aramaya çıkar. Zülkarney halasının oğlu Hızır la askerlerinin refakatinde yolculuğa başlar, yolda bir fırtına yüzünden Zülkarney ve Hızır askerlerden ayrı düşerler. Bir hayli meşakkattan sonra buldukları hayat çeşmesinin yeri olan karanlıklar diyarına gelirler, çeşmenin yerini aramak için, Zülkarney bir tarafa Hızır bir tarafa çeşmeyi aramak için ayrılırlar. Uzun maceralardan sonra günlerce yol alırlar. Bir gün Hızır ilahi bir ses duyar ve bir nur görür ve bu sesin kendini çektiği yere varınca hayat çeşmesini görür, suyundan içer ve yıkanır da. Hem ebedi hayata kavuşur hem de insan üstü güç ve kabiliyetler kazanır
Zülkarneyi arar bulur durumu ona anlatır dönüp çeşmeyi ararlar, fakat bir türlü çeşmeyi yerinde bulamazlar. Zülkarney makamına döndükten bir müddet sonra ölür.. Zülkarney 124 nebiden birisi olarak Kuran da adı geçer. Yani Peygamber olarak bilinir
Zülkarney kaynaklarda görüldüğü gibi, NUH Aleisselamın torunu YUHA nın soyundan geldiği söylenir
Bir çok kaynaklarda ve KURAN da dinsel ve din dışı pek çok yapıtlarda, Hızır dan İlyas dan İskender Zulkarney den ve ilişkilerinden söz edilir
Hızır Aleisselam, Zulkarney den sonra; -İbrahim Halilüllah -H.Musa -H.İsa -Hatta Haz Muhammet le de buluştuğu görüştüğü yazılarda anlatılır. Haz Muhammed bir hadisin de, oturduğu yer otsuz bir yer, o kalkıp gittikten sonra yerleri yemyeşil otlarla dalgalanır der
Büyük tasavvuf adamı Muhiddin Arabi (El fütühat ül mekkiye) adlı yapıtında Hızır la ilgili rumuzlara oldukça yer verir
Muhuddin Arabi 11, yy sonlarında yaşamıştır
Hacı Bektaş Veli, adına yazılan velayetname nin 75, sayfasında Hızırın kendini ziyaret ettiği yazılı ve müsaip yol kardeş olduklarında da bahsedilir
Evliya Çelebi; Seyahatname sinde Hızırın Anadolu da çeşitli yerlerde mucizeler göstermiş olduğu anlatılır.. Evliya Çelebi 16 yy da yaşamış...
KURAN da (KEHF) suresinin 60-80 ayete kadar Musa Peygamberi sınava çeken genç görünümlü birisinin HIZIR Aleyisselam olduğu söylenir. Bu sınavın yapıldığı yer ise (Cebelitarık Boğazı) denilmekte
Halk arasında anlatıldığı gibi, (Su da -Kara da- Hava da) Allahın halifesi vekilidir. Darda sıkıntılarda kalanlara çağrıldığında yardıma gelir diye anlatılır
Yine rivayete göre, -İbrahim Ethem -Maruf Kerhi -Bisri Hafi bunların yazılanlara göre Hızır la karşılaştığı denilmekte..
Ayağında kırmızı pabuçlar, Üzerinde çiçeklerden örülmüş cüppesi Ak sakallı nur yüzlü bir yaşlı olarak görünmelerinin yanında başka donlarda da göründüğü anlatılır
Eski takvime göre 30 Ocak 2. Şubat ML (13-14-15) Şubat günlerinde oruç tutarlar ve sonunda Hızır hediği, Kömbesi pişirip konu komşuya dağıtırlar ve kurban kesip cem de yapanlar olur... Yetişkin gençler arasında oruç günlerinde su içmeden yatıp rüyada su verecek birisi niyet edilir
Anadolu Alevilerine göre ayrıca 5-6 Mayıs da her yıl iki günü birbirine bağlayan, kardeşi veya arkadaşı (İLYAS la- HIZIR) yeryüzünde buluşup tabiata canlılık verirler diye inanılır
Edirne Bektaşileri, batı ve güney Anadolu tahtacıları-Çepniler - Orta Anadolu Kızılbaş Alevileri, aşağı yukarı aynı anlamda kutlarlar, Lokmalar edilir, oruçlar tutulur ve cemler düzenlerler. Bu günün adına da, Sohbet ve şenlik bayramı der kutlarlar
Hızır Haftası Bayramınız kutlu ve geleceğin güzel habercisi olsun dileğimle.
Saygılar
|
|
|
|
, Homepage |
Ali Rıza UĞURLU schrieb am 22.01.2013 um 21:20: |
DÜNYA (ŞİİR) |
|
|
DÜNYA
Ben niçin ağlarım, neme gülerim Gelen eğlendi mi, elinde dünya Kimse yanılmasın, zevkle tasaya Gün gelir çökülür, önünde dünya
Boşalır, sultanın tahtı sarayı Kimler yaşamadı, devri sefayı Süleyman da attı, mührü havayı Kimler toz olmadı, yelinde dünya
Pir Sultan`ı, Mansur´ları astılar Nesimi`yi, canlı canlı yüzdüler Gül Hüseyn`i, Kerbela da kestiler Ne dolaplar döndü, evinde dünya
Ulan babo, ne demeli pozuna Dayanılmaz, edan ile nazına Niceleri, kondu sandı malına Neyini götürdü, cebinde dünya
Ali Rıza´m, cümle cana iç açtım Dilsiz pencereydi, girdim dolaştım Bir kuru kavgaymış, bende bulaştım Var mı, boğulmayan gölünde dünya
22.09.1999
|
|
|
|
, Homepage |
Ali Rıza UĞURLU schrieb am 06.01.2013 um 12:07: |
Değerlendirme |
|
|
İÇSELER DE AYIKSALAR!!!
Belki de birileri buda ne deyip yazıyı okumadan da bırakıp geçecektir. Ancak ne demek istediğimi anlatmaya çalışacağım elbette ki.. İslam dünyasında içkiye haram deyip yasak kor içenleri de günahkar cehennemlik der alır koca koca katran kazanlarına elleriyle atacaklarmış gibi, düşünür ve rahatlarlar.. O gibiler Yüce Tavan Hazretleri adına karar verirken, kendi kendilerini kandırarak hele yollarına devam ededursunlar.. Eğitimini geleceğe o yönde hazırlamış bir sistemde kandırarak kullanmaya hazır o kadar insan var ki... Sakın benim bu sözlerim yanlış anlaşılmasın.. Ben alkol bağımlısı birisi değilim, Ancak özüme sözüme, isterse şöyle diyeyim, kafama uygun biri yada birileri ile buluşup zamanı ve mekanı yakaladığımız da oturur.. Dem dediğimiz rakımızı da soframıza bir araç olarak alır sohbetimize başlarız.. Sonunda, bu akşamı bir daha da yakalayabilir miyiz, diyerek muhabbetten dolduğumuz gibi saygı ve sevgiyle de ayrılırız.. Bizim yaşlılardan rahmetli birisi.. Bu bir mihenk taşıdır, içenin ayarını değerini ve ahlakını ölçer ve ortaya kor derdi
Almanya da bir ustamdan söz edeceğim. 70 li çalıştığım yıllarda, (H.K) isminde yaşlı ve eski Nazi yanlı Adolf Hitler e sempati duyan birisi idi.. Ancak iş yerinde yasak olmasına rağmen her iş bitiminde iş yerinden içkili, kafayı bulmuş öylesi birisi olarak ayrılırdı.. Alkol alıncaya dek aramız hiç de iyi gitmezdi. Her iş başı ettiğinde kafayı bulana kadar çok zaman benimle mecbur olmazsa konuşmazdı da.. İçip kafa tam olduğunda arar bulurdu beni ve başlardı. Ben yabancıları da seviyorum senide, sizlerde insansınız, der söze başlardı.. O zaman rahmetli akrabanın o sözünü hatırlardım.. Bu adamın kökü kökeni zaten insan, öyle de geldi dünyaya, aldığı duygusal çevre eğitimi onu öylesine yozlaştırmıştı ki, alkol aldığı zaman da asıl kendisine dönebiliyor ve insanlaşıyordu da
, Asıl diyeceğim bir cümleyi yazımı bağladığımda diyeceğim de, ondan önce bazı ustalarımızın ilgili deyişlerinden de örnekler vermek gerekiyor diye düşünüyorum.. Hani dini kurallara göre alkollü içki haramdır vs deyip, içenlere o gözle bakan birileri var ya..
Sen münkirsin sana haramdır bade Bekle ki içesin öbür dünyada Bahsetme HARABİ bundan ziyada Çünkü bilmez helal ile haramı
Demiştir Edip Harabi Baba. -------------------------------------
Ben yitirdim ben ararım Yol benidir kime ne Gah giderim dost bağına Gül dererim kime ne
Gah giderim medreseye Ders okurum Hak için Gah giderim meyhaneye Dem çekerim kime ne Softalar haram diyormuş Şarabın bir katresin Saki doldur ben içeyim günah benim kime ne
Ben melanet gömleğini Delip taktım eynime Ar ile namus şişesin Taşa çaldım kime ne Al sofu sen secdeni Git mescit yoluna Pir eşiği benim kabem Kıble gahım kime ne
Gah çıkarım gök yüzüne Seyrederim alemi Gah inerim yer yüzüne Güzel severim kime
Kelp rakip haram diyormuş Güzel sevmek harammış Ben severim sevdiğimi Günah benim kimene
Nesimi ye soruyorlar Yarin ile hoş musun Hoş olayım olmayayım O yar benim kime ne
Seyit Nesimi Babanın da bu beyitinde dediği gibi. Kimden kime ne..? Ancak; huysuzca yolsuzluk yapıp devlet malı deniz deyip çivilemesine dalıp alıp götürdükleri, haram günah değil de, kazanıp satın alıp muhabbete araç deyip edep ve terbiyesiyle içenler için rakı şarap harammış güya. Hadi oradan sende.. Bir garibim meyhaneci Var mıdır derdim ilacı Şarabın olsa da acı Babam, İçmek istiyorum
Yastığım taş yatak diken Ayrılıktır belim büken Doldur doldur ki içem Canım, İçmek istiyorum
Yitirdim dost ahbapları İstemem o sabahları Durma doldur kadehleri Dost, İçmek istiyorum
Anla çatık kaşlarımdan Ağarmış şu saçlarımdan Usandım göz yaşlarımdan Koçum, İçmek istiyorum
Sevemedim bu dünya yı Sevdim senin meyhaneyi Hoş gör bugün Ali Rızayı Kardeş, İçmek istiyorum / Ona ne ki?
-20. 01.1996 akşamı gurbette katıldığım bir dernek gecesinde yazmıştım
Alkolün önüne günah ve yasaklarla kandırılıp çıkarılan kesim, işsizliğe açlık ve yokluğa kader diyen ve yolsuzluklarla insan hakkı gasp amaçlı düzen kurup koruyanlara,insan hakkı yiyorsunuz günah neden demiyorlar da, birde oy verip o fırsatı çala kaçıra kullandırtıyorlar.. Allah Aşkına; sol gösterip sağ konduran Tayip ERDOĞAN hükümeti hep kalkınmaktan söz eder.. Biliyoruz kendileri alkol haram der içmezler,. Ancak tüm yöneticileri dahil, içki içe içe kalkınan ülkelerden komşu ülkelerde insan kanı akıtmak pahasına, birilerini de korumak için patriot rampaları ve uzmanlar çağırdılar.. Ben şöyle diyorum, bu güzelim ülkeyi on yıldır içki içmeyen sizler yönetti ülke kalkındı mı? Alkol alan birileri bu ülkeyi şimdiye kadar yönetmiş olsalardı, bugüne bugün ülkede ne savaş korkusu ve ne de konu komşularla sorun yaşanmış olacaktık ve ne de bu düzeyde işsizlik açlık soygun vs. gibilerden söz edilirdi ve ülke itibarı da bu günkü kadar hırpalanmış olmazdı diye düşünüyorum..
Sayın Başbakan ve bakanları Mustafa Kemal Paşa örneği, rakılı bir akşam sofrasında ülke meselelerini konuşmaya otursunlar, 180 derece değişeceklerine inanıyorum ve o sabah ülkede bir rahatlama kendini gösterecekti diye düşünüyorum.. Keşke de, daha da zaman kaybetmeden içse de ayıksalar bari diyorum.
Saygılarımla.
|
|
|
|
, Homepage |
Ali Rıza UĞURLU schrieb am 28.12.2012 um 22:34: |
2013 YILINA GİRERKEN |
|
|
2013 YILINA GİREKEN Emperyalizmin kanlı gücüne sırt vermiş, dünyaca bir avuç vicdanı kirli kimselerin çıkarlarına malzeme olmuş 2012 yi güle eğlene uğurlayacak da değiliz herhalde .. Kirletilerek alabora edip gönderilen böylesi bir yılın gidişi olsun da benzeri bir daha gelmesin diyoruz
Geçimsizlik, boşanma ve intihar etmelerin yanında, terör, ayırımcılık, kayırmacılık, açlık, işsizlik ve de savaş korkularının yaratılıp yaşatıldığı 2012 yi arkasından teneke çalmak yerine uğurlamak mı? Kar buz üstünde terlikle okula gidenlerden utanmazlar, 80 Milyon nüfusun gözlerinin de içine baka baka, bunda başı tüylenmedik yetim hakkı da var demeden, gemi yanına gemi aldırtanların ve yolsuzluklarla palazlanmış, halklarının önünde sorgulanmaktan kaçanların yılı 2012 yi, güle güle uğurlamak ise, işte o şekilde yılı kullananların şanına düşer ve yakışır da..
Onca günah vebal ve ayıplar bırakıp uğurlayacakları yılın yerini dolduracak olan 2013 de alkışlayarak karşılama hazırlıklarını da tamamlamış olmalılar.. 2012 yıllandı kirletildi, gidiyor dönmeyecektir de..
2013 e hazırlıklar bütçe hazırlık çalışmaları yapıldığında görüldü.. Yılın yıldan daha da beterine çevrileceği herkesçe de anlaşılmıştır diye düşünüyoruz
Özel sektör denen iş dallarında ve taşeron kıskancında çalıştırılanlar için, 2002 yılına göre, asgari ücretleri artırdık demişti S. Bakan Şimşek, ÇVSGB da sonuç malum yeniden artırdık deyip müjdelediler.. İktidarın on yıllık icraatları içerisinde yaptıkları işlerden asgari ücretlilere emeğin gasp sistemi içinde zam yaptıklarından da anlaşılacağı gibi geleceğin kaderi de kolayca okunup anlaşılacaktır diye düşünüyoruz.. Eğer, hamam ve tas da değişmez ise.. Hükümet, mevcut meclis çoğunluğunun arkasına sığınarak,yaşamı emeğine dayalı o güzel üreten, memur, işçi, emekli, öğrenci talepleri karşısında, oturup konuşmak yerine gazlı sopalı kavgayla susturmaya alıştılar da
Helal olsun, seçmenler arasında inandırıp da güvendikleri bir kesim kendileri açısından sağlam.. Yasama Yürütme Yargıyı da, atayacakları başkanın emrine aldıkları gibi, dünyada ki ilk on büyüğün de büyüğü olmaları için bir neden kalmasa gerek..
Böyleyken, 2012 yılının kimler tarafından uğurlanacağı, 2013 yılının da nasıl ipek halılar üstünde bir hazır kıta gibi, selamla karşılanacağı perşembenin geleceğinin çarşambadan anlaşılacağı gibi açık
İnanıyorum ki, üreten sosyal kesimi bir hiç sayarak, ilkel monarşist bir anlayışla amacına koşanların önünün kaçışı olmayan bir uçurum olsa gerek
Onun için; Emperyalist ve ona yamalı yalaka iktidarların kirleterek gönderdikleri, 2012 den kalan ayıp ve haksızlıkları, yazıyoruz, yazmaya da devam edilecektir.. Elbette ki, 2012 yılı, yaşamı emeğine dayalı insanlar için, korku ve sıkıntılı bir yıl olarak sadece ömre bir yaş yazılarak çekip gidecektir.. Diyorum ki; tüm dünya halklarıyla verilmesi gereken mücadelede daha da geç kalınmamalıdır, yeni deyip dayattıkları Dünya düzenini ya anlamışızdır, ya da anlaşılmalıdır artık
Sözün noktası; Dünya durmuyor, umutlar yitirilmemelidir derken, 2013 ü barış ve huzur bekleyen tüm dünya halklarının yılı olması dileğimle Saygı Sevgi ve muhabbetlerimle kutluyorum.. - Ali Rıza UĞURLU -
|
|
|
|
, Homepage |
Ali Rıza UĞURLU schrieb am 30.11.2012 um 21:05: |
MALATYA VE ÇEVRE İNSANINA SUS PUSLU BİR YAŞAM |
|
|
MALATYA VE YÖRE HALKLARINDA SUS PUSLU YAŞAM !!
Ne yapmak istendiği halktan gizlenmeye çalışılsa da Kürecik yükseğine konanfüze Radarı nın nedeni herkesçe iyiden iyiye anlaşılmış olsa gerek.. Arkasından Nato dan talep edilenPatriot füzeleri ile amacın tam olarak anlaşıldığı konusunda tartışmaya hiç de yer kalmadı demektir.. Peki Suriye de Esad ın içine itildiği bunca belalarla başı dertteyken, Türkiye ye bir saldırı hazırlıkları düşünmek akıl işimidir..? Sora Esad ın devrilmesi ile o ülke bir Alevi liderden kurtuldu diyebilirsiniz. Ondan sora da bu ülkenin asıl sahipleri olan25 Milyon Alevi den kurtulma hazırlıkları da var mıdır gizli gündeminizde..? Bilinmelidir ki; Alevilik öğretisi ilme açık, tüm dünya milletlerinin insanca yaşama koşullarını öneren bir inanç biçimidir. Ve dünya dediğimiz koca yuvarlak da tüm hızıyla aynı yöne dönmeye devam eder.. AKP iktidarı siz bu gün, Emevi, zulmünü örnek almakla öğünmeyin, o amellerle amacınıza ulaşamazsınız.. Hem de bunca çabalarınız, bir emperyalist ülke çıkarları uğruna olduğu net olarak anlaşıldı demektir.. Uyanın artık, dünya çağla birlikte, hiç de arkasına bakmadan tam hızıyla döndüğü gibi dönmeye devam edecektir.. Siz onu istediğiniz yöne çeviremeyeceksiniz.. Bilinen o ki, orta doğuda ABD nin çıkar zorbalığına karşı olan herkes o füze ve kalkanın İsrail belasını korumak amaçlı koşullandığını bildiği gibi, muhalefet partiler de, aynı görüşü sık sık tekrarlamaktadır.. Durup dururken, komşu ülkelerle ilişkilerin hep iyiye gittiği bir dönemde, ülke çıkarları da bir hiç sayılarak Suriye ye karşı düşmanca alınan tavır anlaşılır oldu demektir.. Ülkenin en dar sokağa sıkıştırıldığı bir dönem, 1974 Kıbrıs çıkarmasında, yapılanlar ne çabuk unutulmuştu ki, Dünya da ABD Avrupa ve onlara yalakalıkla bağımlı ülkelerin tavrı ve Ambargolarla tek başına bırakılan bir Türkiyeye bir dost ülke olarak desteğini esirgemeyen Libya Gaddafi sine de, ne yazık ki bir benzeri yapılmıştı.. Emperyalizmin Ortadoğu da ki çıkarlarına İnsan kanı dökülmesi pahasına, aynen öyledir de çaba harcama politikaları tarihe bir ayıp olarak girmeyecek elbette ki.. Yahu, bu kadar yanlışların arkasında soluk soluğa, koşuşturan bir iktidar hakkında, bu ülke insanları ne düşünüyor diye, çok insanımız merak içindedir.. Her fırsatta gerisin geri, ilkelliğe doğru yeni bir gündemle, kafalar tümden karıştırılmaktadır.. ülke ve İnsan yaşamı ile ilgili sorunlar akla bile gelmeden hiç de şık olmayan, arka arkaya yeni bir tartışma ortamı yaratılmaktadır.. Bir hukuk ülkesi olup da, hele de bu feza çağında gerisin geri giden bir dünya ülkesi düşünülebilir mi..? Dindar insan yetiştireceğiz, sözlerinin arkası çorap söküğü gibi çözülmeye başladı.. Okullarda kıyafet serbestliği deyip kız çocuklarına yarı kollu elbise giyme yasağı da ne oluyor? Karşılığı ders saatlerinde bile türbanın serbest edilmesi siyasetin asıl yüzü olarak yorumlanacaktır elbette ki.. Gün gelir de büyük küçük her yaştaki kadının yeri siyah çarşaf içidir dendiğinde, bu günün ilkel politikalarına sessiz duran günün hanımefendileri ne düşünüyorlar acaba.. Demokrasi amaç değil, araç olarak ele alınmasıyla, Eğitimden kıyafete kadrolaşmadan yargıya varıncaya dek, yapılanlar asıl varılması istenen noktaya doğru ilerlemenin bir belirgisi değil midir..? İşte Suriye konusunda da, inanan yada inanmayan, her insan kendi ülkesinin bir savaş belası ortamına itilmesine göz yumabilir mi?, amin demek kolay olmasa gerek. Hem de başka birilerinin çıkarı pahasına. Saygılarımla.
|
|
|
|
, Homepage |
Ali Rıza UĞURLU schrieb am 17.11.2012 um 09:01: |
Düşündüklerim |
|
|
İDAM BİR DAHA AKLA GETİRİLMEMELİDİR
Ekim 2001 - 3. Ağustos 2002, bu tarihlerde bazı Savaş ve Terör suçlar dışında, DGM ve bazı mahkemelerce ve üst mahkemelerin da onayladığı idamlık kararlar mecliste bekletilir.. Sonuç; 7. Mayıs 2004 ana yasa ve yasalardan çıkarılmasıyla idamlık cezalar hapse çevrilmişti.. Şimdiyse; S. Başbakan ABD İran ve Japonyayı da örnek göstererek idamı geri getirecekmiş gibi kendisinin bile cesaret edemeyeceği o konuyu gündeme taşıdı.. Dünyaca gelişmiş sosyal hukuk devletlerinin hiç birinde, ileriye yönelik değiştirilmiş bir yasanın tekrar gerilere çekilmesinin konu bile edilmesi düşünülemez, çünkü anayasalarına takılır..Hukuk devletlerinde değişiklik gerektiren yasaların yönünün hep ileriye açık olması ön görülmüştür.. Tersi, sorumsuzca uygulama ancak 12, EYLÜL 80 de yaş büyütüp çocuk idam eden faşist bir diktatörlükle mümkün olabilmişti.. AKP ve Başbakanın ne kadar demokrat oldukları ise tartışma gerektirmez. Cem Evleri Ucube, ölüm orucunda can çekiştirenlerin ki de şov, diyebilen başbakanın dünya görüşü net olarak anlaşılır olmalı.. MHP desteğini açıkladı, de hadi görsünler sizi. Dünya ya açık çağdaş kocaman yerli ve yabancı medya bu açılışınızla da yazıp anlatsın sizi.. Öyleyken; Bir ülke monarşi bir yöntemle yönetilmek isteniyorsa, içte istediklerine istedikleri yapabilir. O zaman; sınırlarını herkese açmış global bir dünya da, tek başına kalma zorluklarını da göze almak zorunda kalırlar diye düşünüyoruz.. 2007 Mayıs ayında idam yasasının kaldırılmasıyla bir daha da geriye dönüşün akıl bile edilemeyeceği düşüncemle, Düşünceyi ve özgürlükleri bir şiirimle herkese müjdelemiştim. İDAM KALKTI GÖZÜN AYDIN DÜŞÜNCE
Buna şükür, herkes özgür olacak İdam kalktı ,gözün aydın düşünce Cellada iş, dar ağacı müzeye İdam kalktı, gözün aydın düşünce
Çözülürse, prangalar ayaktan Atılınca, kelepçeler bilekten Kurtulursak, karakolda dayaktan İdam kalktı, gözün aydın düşünce
Yıkılmalı, hapishane damları Yapmasınlar, silahları tankları Yok etsinler, atomları topları İdam kalktı, gözün aydın düşünce
Hukuk deriz, hakkın dağılımına Namus ölçü olsun, insan tavrına Yaşamın her yönde, paylaşımına İdam kalktı, gözün aydın düşünce
Bedreddin´in, Pir Sultan´ın başını Hüseyinin, yıllar tuttuk yasını Bilmeliler, artık utanmasını İdam kalktı, gözün aydın düşünce
Kimse kapılmasın, kötü feline Vicdanı kirletip, pis ameline Yaradan var, karışmayın işine İdam kalktı, gözün aydın düşünce
Ali Rıza´m derki, savaş da kalksın Kainat yan yana, barışık olsun Ne kimse dövülsün, nede soyulsun İdam kalktı, gözün aydın düşünce
Ameller gerçekleşecek olur ise o zaman ne yazmamız gerekecekse?
14.11.2012
|
|
|
|
, Homepage |
Ali Rıza UĞURLU schrieb am 09.11.2012 um 23:02: |
Güncel |
|
|
BARAK OBAMA DEYİNCE Mİ ?
Bir 17 ay kıran kırana BARAK OBAMA rakibi (Romey)i rahatça sollamasıyla dört yıllık bir süreden sonra, bir daha kaldığı yerden devam edecek demektir.. 07 Kasım 2012 sabahı yataktan kalkar kalkmaz merak eden birileri gibi, TV koşup ben de sonucu öğrenmeye çalıştım.. Demokratlar tarihinde Obamayla başkanlık seçimlerini arka arkaya iki sefer kazanmanın sevincini Beyaz Saray önünde kalabalık bir kitleyle kutladılar.... Obama 2008 seçimlerinde verdiği sözlerin ne kadarını yerine getirebildi ki?, geride bıraktığı dört yıl içerisinde dikkate değer, Buşh denen adamın İRAK halkının başına bela ettiği askeri birlikleri yerlerinden çekip alması oldu.. O insanlık dışı acı ve ayıplar dolu o yıllar Obamayla kapatıldı, kapatılacak demek değil ya. Ancak Obamaın verdiği o sözler arasında sağlık reformu, ekonomik sorunlar, kadın hakları işsizlikle mücadele göçmen meseleleri, az da olsa adımlar atıldı denmekte.. ABD halklarının Obama yı tekrar ikinci defa başkan yapmasının nedeni umutlara bağlı bir gelecek olarak algılanabilir.. Ancak, hani İran la masaya oturulacaktı, hayır oturulmadı.. Suriye deki isyancılara, daha fazla kan akmadan dur demek gibi bir niyeti de, bilmem düşünülebilir mi? Ya da, kendilerine bağımlı bazı gırtlağı sıkılmış ülkeler aracılığıyla, çetelere silah ulaştırıp kan akıtılmasına göz mü kırpacaktır..? Adına Arap Baharı deyip Mısır ve Libya ya zemheri fırtınası estirildiğinden payı var. Şimdi oralardan kış gitti de bahar mı geldi diyeceğiz.? Suriye de de, öylesi bir sonuca ulaşmak için ABD nin destek olduğu dünyaca bilinmektedir.. ABD nin dünya ülkeleri üzerinde korkulu emperyalist bir politika sürdürdüğü gayet açık ve ortadadır.. Obamannın bundan önce 2008 seçimlerinde olduğu gibi, bu seçimle de kazanımlı çıkması ikili gizli anlaşmaları olan ülkelerden çoklarını sevindirmiş olabilir.. ABD emperyalist bir ülke olarak sistemi oturtulmuş, neredeyse dünya ülkeleri içinde yarıdan çoğunu hem ekonomik ve hem de askeri bakımdan kendisine bağımlı kılmış ki, seçimle gelmiş siyah bir OBAMA da olsa, insan hakları adına ne beklenilebilir ki .? Dünya yı tek yönetmelik ve tek sesle yönlendirilen ve sömürülen ülkelere bir çift sözümüz olacak. Oda şu: Emperyalizme gırtlaklarından yakalanmış olan o ülkeler, Obamaya tebrikler yağdırmayı bırakalım şimdi. Onun görevlendirildiği sistemden bir an önce sıyrılıp yakayı kurtarmak dünya barışına katkıyı da birlikte getirecektir diye düşünüyoruz.. Mesele, seçimlerde Cumhuriyetçiler mi, Demokratlar mı? Deyip tercihler yapıldı, Ancak, ABD nin dünya halkları üzerinde sömürü ve savaş politikaları Obama nın gelmesiyle değişecektir diye düşünmek de yanılgının ta kendisi diyebiliriz.. Ötekileştirilerek ezilmiş bir toplum adamının emperyalist bir ülke politikasını omuzlamış (B. OBAMA) gibi birisine seçim kazandırmak sistemin maşa görevini yüklemek demektir.. 2008 seçimleri sonunda bir siyah ABD de devlet başkanı oldu, üçüncü dünya ülkeleri de artık bir nefes alıp rahatlayacaktır, diyenlerimizin sayıları az da değildi.. Oysa ki, mesele Başkan değişmekle olmuyormuş, o sistemin alt üst edilmesiyle bunlar mümkün olabilir diye düşünülmeliydi diyoruz. Saygılarımla.
|
|
|
|
, Homepage |
Ali Rıza UĞURLU schrieb am 04.11.2012 um 20:18: |
AH AH ADEM BABA SEN VARSIN YA SEN |
|
|
AH AH ADEM BABA SEN VARSINYA SEN //
Adem Peygamber ve eşi Havva şeytana kanınca Cennet ten kovulurlar. Sora ne olmuş, ne olacak, bir daha af dileyip içeri alınsalar da, kendi torunları olan biz insanların bu kara kavgalı dünya üzerinde sonuna kadar kalmamıza sebep olmuşlar.. O nedenle şimdi hepimiz de cennette olmamız gerekirken, Adem Baba ve Havva Ananın yüzünden, bir birimize düştüğümüz şu dünya ya çakılıp kalmışız.. Şeytana kanmışlar ya, hep o yüzünden.. Niye hepimizin Adem ile Havva dan geldiğimizi demiyorlar mı? İşte onlar sebep olmuş, buralarda günü birlik itişip kakışmamıza.. Ah seni Adem baba, sen varsın ya.. Sen de hiç mi akıl fikir yoktu durup dururken aman yemeyin dedikleri yemişi yediniz, kim bilir daha ne kusurlar ettiniz de, belinizden inen bunca evlatlarınızı bu dünya belasına musallat edip bıraktınız.. Güzelim yollu şimdi Cennette ne kim kazandı, ne kimler kaybetti ne savaş ne de sömürü varmış söylenenlere göre.. Hem de her şey bol ve bedava zorlama yok, terleme yok. Bak işte bunca zürriyetin hepsi sizin yüzünüzden paylaşılması zor olan bu dünya da, vuran vurana kıran da kırana.. Ne olacak şimdi?, bunca kardeş biri birilerinin kanını akıtma pahasına karşı karşıya vur gitsin, dünyayı paylaşamıyorlar.. Çileyi çeken çekiyor ya, ya çektiren o sizin öbür evlatlarınız, geldiklerinde senin gözlerinin önünde cehenneme tıkılıp katran kazanlarında bağra çığıra yanmıyorlar m? Yanmalılar da, orada tartı, terazi, adalet varmış, herkes hesap veriyormuş.. Bu dünya da o kadar yolsuzluk ve usulsüzlük suçlarıyla huzura gelenler de senin evlatların değiller mi? Ah Adem Baba, işte hepsi sizin yüzünüzden.. Duyduğumuza göre iltimas rüşvet de yokmuş o dünya da, hadi ciğerlerin yansın dursun öyleyse. Vallahı da billahi de, olanca vebal ve günahlar hep sizin boynunuzda.. bilesiniz Adem Baba.. Gel gör inanmazsan, yer gök toz duman.. Bu işin geri dönüşü de olmazmış, yemişsiniz bir sefer yemeyin denilenleri, canım.. Korkarım bu dünyada yoksul aç bırakılan herkes bir de gelip orada çektiklerimiz hep sizin yüzünüzden deyip, yakanıza yapışıyorlarsa yapışmalılar da, o zaman işiniz daha da zor vallahi.. Şaka etmiyorum, güzelim kimsenin kimseye dokunamadığı Cennette olmak varken, değer miydi, haksızlığın hukuksuzluğun gelenek haline getirildiği şu dünyaya atılıp terkedilmeyi? İnsanları yetmezmiş gibi bir de savaşa sokup öldürtüyorlar.. Savaş çıkartıp öldürtenler ve ölenlerde senin soydan gelen kardeş değiller midir?, güzel dedem.. Görüyoruz işte, senden çoğalanlardan başka kimselerde yok ki bu kavgalı dünya da.. Yer gök atom muş, top ve ateşli silahlarla dolduruldu.. Vadesi yetip yada öldürülen biriler eğer size ulaşabiliyorlarsa, her olanlar anlatıyor olmalılar.. Oldu olacaklar tümdenSenin ve eşiniz Havva Ananıın yüzünden miş. Dedeciğim, niçin yemeyin deyip yasak edilenleri nefsinize uyup da yediniz ki.? Kim bili, siz kendinizi oralardan kovdurmanın ötesinde, bir de buralarda Milyar yıl dünya durdukça da, açlar, açlık orucuna zorlananlar, savaş ve soygun gibi nice dolaplar döndürülecek daha.. İki yüz parçaya böldükleri şu kar ve su bölümleri üstünde sayısız diller, dinler ve yaşam biçimleri, say sayabildiğin kadar. Ne gereği vardı ki? Cennette herkes aynı eşit koşullarda, mülksüz mülkiyetsiz, hasta yok ölen de yok, enine boyuna çalışmadan yorulmadan, ye yat yanına derlermiş.. Hacısı, Hocası, papazı ve dedeler yalan mı diyorlar? Hepsi de aynen de böyle anlatıyorlar insanlara.. Anlatılanlara göre kavga savaş da yokmuş. Ne izzet ne ikramlar üstelik.. Oh be gör ki şimdiye dek sizin yüzünüzden deyip ne kadar insan gelip yapışmıştır yakanıza.. Hele bir de yolun düşsün bu taraflara, gör ki başına ne işler açar bu dünya insanları asılırlar yakandan alim Allah gari, Sevgili Adem Babam Benim.
Saygılarımla.
|
|
|
|
, Homepage |
Ali Rıza UĞURLU schrieb am 31.10.2012 um 08:57: |
BAYRAMLARIN ARKASINDAN |
|
|
BAYRAMLARIN ARKASINDAN //
25 Ekim 2012 de ilk gelen Kurban Bayramı eş dost ziyaret etme ve uzaktan gelenlerin yakınlarıyla hasret giderme sevinçlerin akabinde, Milli bayram olan Cumhuriyet in 89, yılının Kutlanması oldu.. Bayramlara coşku ve sevinç yüklü hazırlanılır ve karşılanır. Aynı anlamda (Dini ve Milli duygular sistemin korumasında rahat özgürce, istenilen yer ve alanlarda kutlanılmalı ve bayram olarak da arkasında hiçbir pürüz bırakmadan, uğurlanmalıydı diye düşünüyoruz.. Çünkü, bayramlar coşku ve sevincin yanında barışı da birlikte çağrıştırır.. -Diğer bir konu, Kurban Bayramlarında hayvan kesme olayı.. Birileri ibadetin şekli yok ve kurban demek de kan akıtmak anlamında değildir, derken bir diğerleri kesinlikle kurban hayvan kesmektir ve kan akıtılmalıdır görüşünü savunur. Öyleyse, belli düzeyde Din eğitim almış bilginlerce konu masaya alınıp tartışılması gerekiyor demektir.. Haz: Muhammed bir hadisinde şöyle buyurmuşlardır.. ((Ben ilmin şehriysem Haz.Ali de kapısıdır) Bu hadis çok insan tarafından da biliniyor olsa gerek.. Öyleyse; her konuda olduğu gibi dini konularda da, insanların aydınlanması açısından aydın bilim adamlarının fikir ve önerilerine de kulak asılmalı diye düşüyoruz
Aslında konu bazı din adamları tarafından günü geldiğinde tartışılıyor bile.. O konu da tartışılarak aydınlığa kavuşsun diyenlerin sayıları az değil.. -Gelelim; 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamalarına; 89, yılında Cumhuriyet Bayramı resmi kutlamalar dışında halkça kutlanmasına ve Ata nın anıtına çelenk bırakılmasına yasak konduğu açıklandı.. Büyük Önder M. KEMALİN öncülüğünde uygarlıklara önü açılan Cumhuriyetin Bayramı herkesin topluca istediği yer ve mekanlarda kutlamalarına izin verilmemesine anlam çıkarmak oldukça zor doğrusu.. Eğer günün adı Dini ya da milli olsun bayram ise.. Cumhuriyetin ilan edildiği Meclis önüne gidip durup dururken binlerce insan üzerine gaz ve su sıktırmakta amaç ne olabilir ki? Birden fazla görsel medya ve yazılı basında da anlatıldığı gibi, otobüslerin önlerinin kesilip Ankara ya sokulmaması ve sert tavırlar Ana muhalefet partisi ve bazı parti ve sivil örgütler tarafından şiddetle kınandı.. İktidar polis gücünü Cumhuriyete karşı kullanıyor gibi açıklamalar da oldu.. Cumhuriyeti kutlamaya gelen on binlere, polisin sertçe, gaz ve su sıkma gibi hiçte şık olmayan o tavrı, hele de bir milli bayram kutlamalarında, sistemin bir ayıbı olarak değerlendirilmektedir. Hatta o insanlar üzerine bombaların havada uçaklardan atıldığını görüp diyenler de oldu.. Ben şunu söylemek istiyorum. Neler oluyor bu ülkede? Böl parçala yönet çılgınlığıyla iş başına gelip giden çok hükümetler gördü bu ülke, hem de arkalarında kavgalı kazalı bir ortam bırakarak gittiler.. Ancak yine de belli bir çoğunluk akıllanamadı, görün işte.. Halkımız Bayramlarda su ve gazla kovalanmayı ilk olarak yaşıyor dendi . Ne yapmıştı ki, bu memleketin o güzel insanları..? Hor baktık mı karıncaya Kırdık mı kanadını serçenin Vurduk mu karacanın yavrusunu Ya nasıl kıyarız insana - Deyip şiiri ezbere bilen ve öylesi bir dünyayı yaşamaktan yana olmayı isteyen insanlardı o insanlar.. Polise o emri veren sorumlu kişi, yapılanları merak edip izlemiş olmalı, koltuğuna yaslandığında bir düşünmüştür diye düşünmekteyiz. Saygılarımla.
|
|
|
|
, Homepage |
Ali Rıza UĞURLU schrieb am 20.10.2012 um 19:56: |
FAŞİZMİN AYAK SESLERİ VE TANIMI |
|
|
FAŞİZMİN AYAK SESLERİ VE TANIMI !!
Bir sistem insafsızca sırıtıp köşe bucak kızıp kınanarak konuşuluyor ise, çağımız 21, yy da onun adı (faşizmdir..) O tip bir sistemde söz sahibi birilerine siz faşist misiniz deyin, terlemezse o ülkede faşizmin ayak sesleri kulakları ısırıyor demektir.. Faşizmin bir zorba şef rejimi olduğunu hep derdik ve demeye de devam etmekteyiz.. 12 Eylül 80 darbecilere övgüler yağdıran ve faşizmin Türkiye için uygun bir yönetim biçimidir, diyen gazetecileri de okumuştuk.. Zaten uygulanmaktaydı da.. Ancak ona hazırlıklı siyasiler, iktidar oluncaya dek seçmene tam demokrat kulaklara hoş gelecek sözlerle yaklaşıp gönüllere girer ve oyları toplarlar.. Örneğin; 1933 Alman Adolf Hitler iktidarının ülkesine ekonomik, sosyal, kalkınma çabalar vad ederek, 1939 da ((Ein land Ein Reih) (Tek devlet tek Millet, ya da Irk) çıkışıyla 60 Milyon dünya insanının katline soyunduğu tüm dünyaca bilinmektedir.. Seçim meydanlarında şuna yada buna zam yapacağız, bizim gibi olmayanları tutup alıp zindanlara tıkacağız diyecek kadar en ayı da değillerdir herhalde.. Ancak: -Perşembenin gelişini çarşambadan anlamak zor olmasa gerek..
TANIMI // Şiddet içeren bir söyleme sahip olan faşizm; sloganlar, marşlar, görsel semboller, ayinsel ritüeller ile mitinglerde ruhani bir hava yaratarak, adeta aklı yok ederek, duygular ve içgüdüleri harekete geçirme amacı güder.. Faşizm, ilk ortaya çıktığı sıralarda yığınların desteğini sağlamak için, karanlık bir biçimde anti-anamalcı (anti-kapitalist) propaganda yapmışsa da, gerçekte büyük burjuvazi, büyük toprak sahipleri, sermayedarlar ve endüstricilerce desteklenmiş ve beslenmiş bir rejimdir.. Trakya Üniversite Öğrencisi (Emre CON) un Ana Bilim dalı için öngördüğü Yüksek lisans tezi olarak hazırladığı kısa bir tanımdan sora, Ülkemizde öne alınan çabalara bir bakmak gerekiyor.. Ölümünün 19, yılında M. Menderesi mezarı başında andıklarında, onun ülkede kurdurup taban ettiği VATAN CEPESİ hatırlatıldı bana.. AKP iktidarının tüm gücüyle o izlere basa basa yürüdüğü gözlerden nasıl kaçar? 80 ilimiz de tek bir Alevi Vali gösterile bilir mi? Suriye rejiminin tepesinde bir Alevi oturuyor diye tüm askeri birliklerin sınıra yığılması hangi amaca hizmet olarak düşünülebilir..? Savaşı bir cinayet olarak düşünen birkaç ülke dayatması olmasa, bu ülkenin hali neyden neye dönmez ki? İçerde durmadan sıraladığımız çözüm bekleyen sorunların hangisine çözüm düşünüldü ki? Her gün iki taraftan ölen öldürülen genç ana kuzuları iktidarın umurunda denilebilir mi? Çünkü o nedenle evine ateş düşen bir bakan ve bürokrat yandaşlardan kimseler yok ki.. Kürt açılımı- Alevi açılımı dendi, arkasında Arap baharına açıldılar. İktidar her sıkıştığında yaptığı gibi, şu günlerde de Erken seçimmiş, büyük il, belde kapatma gibi soyut gündem oluşturarak, hem parlamentoyu ve tuzu kuru belli bir kesimle iktidara zaman kazanmaya çalışılmakta..
Hay senin adın kalksaydı demokrasi.. Ha bunları halk seçmişti ya, ülkede demokrasi var demeye bu kadarı da yetiyor..
Yukarda bahsettik, Alman Faşist Adolf HİTLERi de ta 1933, halkları seçmişti. Acıdır, çağdan ve çağdaşlaşan insanlardan ayıp oluyor dostlar. Saygılarımla.
|
|
|
|
, Homepage |
<
1 2 >
|